Damn The Machine – The Last Man Albümü Üzerine
1991-1995 yıllarında aktif olan Damn The Machine, yıllar sonra kaydettikleri demoları ‘The Last Man’ adlı albümde topladı.

Bir yıl önce bu zamanlar yıllar sonra çıkardıkları ‘Day One’ albümünü dinlerken yılın en iyi albümleri arasında olmalıdır diye düşünüp yazmıştım. Yılın bitimine doğru da hazırladığımız listeye eklemiştim. Bir kaç ay sonra da grubun yeni bir albüm daha çıkardığını öğrenip fazlasıyla sevinmiştim. Haberini de sitemizde hazırlamıştık.
Yaklaşık 2 hafta önce 9 Eylül’de albüm görücüye çıktı. Öncesinde albüm ve grubu bandcamp hesaplarında yazdıklarından da okuyabilirsiniz.
Los Angeles şehir merkezinde, birçok yolun kesiştiği, dünyanın dört bir yanından müzisyenlerin kendilerini Santa Fe Caddesi’ndeki bu beton odalara kilitlediği, ‘Downtown Prova’ olarak bilinen çok özel bir yer var. Chris, Mark’ın ve daha sonra Dave Randi’nin (Bas ve bazı canlı vokallerde) yer aldığı solo başyapıtı ‘Return to Metalopolis’i yayınlamıştı. 1990 yılının sonlarında Ross Robinson, Chris’ten, üçlüye vokalist ve gitarist/yazar olarak katılabilecek birini aradığını duydu ve Ross, DJC (o sırada Pittsburgh’da yaşıyordu) ile temasa geçti ve sonrasında kısa bir sohbet, Los Angeles’ta bir seçmeler düzenlendi. David, Metalopolis’e Dönüş albümündeki materyali toplantıya hazırlanırken öğrendi ve DTM’nin hikayesi ortaya çıktıkça, dörtlü zahmetsizce dakikalar içinde tam hızına ulaştığı toplantı ilham verici bir başarıydı. İlk aylarda grup Legend Maker, Heaven’s Gate, The Prize, The Final Amendment, Man vs. So Much More ve Welcome The Red’i yazdı.
Debut albümünde yer alan şarkılar kısa bir süre sonra yazıldı ve diğer 6 parça (4 tanesi bu sürümde yer aldı), grubun 1992-1993 yıllarında Voivod, Flotsam & Jetsam, Clutch, Excel ve Dream Theater ile yaptığı kapsamlı turdan sonra yazılmıştır.DTM’nin hikayesi kesinlikle son derece benzersiz, zamanın çok ötesinde, istek ve yetenekle dolu bir grup, ancak bu kısa süreli aktif varoluştan sonra kapıları kapatmayı gerekli buldu.DJC ve Steev Riccardo (eski A&M DTM Promosyon Temsilcisi) ile yakın zamanda yapılan bir röportajda açıklandığı gibi, bunun izlenecek en iyi yol olduğunu umabiliriz. Şanslıyız ki bu kararı vermişiz, böyle yaparak efsaneyi farklı oluşumlarla yıllarca yola sürükleyip sırf o olsun diye bir şeyleri devam ettirmeye çalışmaktansa The Damn Machine efsanesini adım adım dondurduk. Şimdi, bu büyük insan ve müzik koleksiyonu üzerinde 30 yıl düşündükten ve son zamanlarda bir Pandeminin ve diğer birçok zorluğun ağırlığıyla garip bir şekilde aydınlandıktan sonra, tüm bunları bir araya getirmenin bir yolunu bulmanın gerekli olduğu çok açıktı. birlikte ve çok fazla var gibi görünen hayranlara müziği ulaştırın! Bu müzik tarihinin tadını çıkarın.
Bandcamp hesaplarında kendi dönemlerini anlatan grubun vokalisti David Judson Clemmons, The Damn Machine 1995 yılında dağıldıktan sonra Jud adlı alternatif rock grubunu kurar ve müziğine oradan devam eder. Bir diğer besteci Chris Poland ise Mumbo’s Brain adlı yine kendi projesine yönelir. 2000 yılında ise Megadeth’e geri döner ama yine orada uzun kalmaz ve yine ayrılır. 2003 yılında bir progresif caz-metal türünde müzik yapmak için OHM adlı grubun kurucu üyesi olur.

Albümde yer alan parçaların tamamı The Damn Machine için 1995 yılına kadar kaydedilen demoların yeniden mikslenmiş halinden oluşuyor. Albümü dinlerken 90’ların atmosferini soluduğunuzu hissedebilirsiniz.
Grup 90’lı yıllarda aktif durumda iken Voivod, Dream Theater gibi progresif metal’in bilinen gruplarıyla konserlere çıkmışlardı. Herhangi bir ticari başarı elde edemeseler bile döneminin bir çok grubunun önünde (avant) bir müzik ortaya çıkarmışlardı. Bir çok kişi tarafından metal diye adlandırılsada yaptıkları müzik, ben daha çok 60’lı yılların sonu ile 70’li yılların başlarında ortaya çıkan ağır saykedelik rock gruplarına benzetiyorum. DTM’nin proto metal diye de adlandırılan o dönemin gruplarının izinden giden bir yaklaşımları var.
Vokaller proto-punk gruplarının agresif tonunu yansıtırken, Poland’ın gitar rifflerinin yoğunluğu tellerin kesik kesik çıkmasına neden oluyor. Bu durum da parçaların yaratıcılığının gerçekten de sınırlarda olduğunu gösteriyor.
Bu arada daha önce de bahsetmiştik sitemizde, DTM’nin 90’lı yıllarda yayınladığı teklilerden birisi King Crimson cover’ı (Cat Food) içeriyor.
Demo olarak kaydedilmiş olmaları can sıkıyor olsa da, 30 yıl sonra da olsa ortaya çıkmış olması müzikal zevklerin gelişmesine de yardımcı oluyor.
90’lı yılların progresif metal’ini zenginleştiren ve o döneme ilgi duyanlar ile 70’li yılların ağır saykedelik atmosferinden zevk alanları birleştiren bu albümü, grubun dediği gibi; bu müzik tarihinin tadını çıkarın.
Chris Poland / Gitar
Mark Poland / Davul
Dave Randi / Bas Gitar & Geri Vokal
David Judson Clemmons / Bas Gitar & Vokal
- The Final Amendment
- Welcome The Red
- Heaven’s Gate
- Legend Maker
- Menial War
- A Brighter Day
- The Prize
- Man vs. So Much More
- All That We’ll Ignore
- This Fading Rhyme